Bu bölümde, sizler için Cumhuriyet Dönemi sanatçılarından ünlü orkestra şefi Mithat Akaltan hakkında bilmeniz gereken 4 temel başlığı derledik. Bunlar, Akaltan'ın eserleri, müziğe katkıları ve bu alanda üstlendiği görevler, Klasik müziğe Türkiye çizgisinden bakışı ve eserlerine verdiği değer. Umuyoruz ki bu içerikler, hem dönemin sanat dinamiklerine hem de Akaltan'ın şahsına dair bilinmeyenlere ışık tutacaktır.
1) Mithat Akaltan’ın Eserleri
Cumhuriyet Dönemi'nin önemli bestecilerinden biri olan Mithat Akaltan, alışılmışın dışında Batı tarzı müziğe yakın çizgide ilerleyen eserleriyle ön plana çıkmış ve Çağdaş Türk Müziğine kazandırdığı eserler ile kendi döneminde adından çokça söz ettirmiştir.
Toplum nezdinde en çok karşılık bulan bestelerinden biri olan ve ilhamını İstanbul’un Fethi’nden alan Fetih Senfonisi, Akaltan’ın toplum için sanat anlayışına katkı sunduğu en çarpıcı bestelerindendir. Piyano için bestelemiş olduğu Piyano için 7 parça, Beethoven’in Opus 19 Sib Majör Piyano Konçertosu için kadans, E. Grieg’in bir teması üzerine 11 varyasyon ve füg ve Viyolonsel ve Piyano için Romans isimli eserleri de, sanatçının piyanoya olan ilgisini gözler önüne sermiştir. Shakespeare’in Romeo ve Juliet ve On İkinci Gece adlı oyunları için bestelediği müzikler, sanatçının yalnızca okunması için değil, sahnelenmesi için de bestelediği, yeni bir kategori olarak önem teşkil etmiş ve oğlu Murat Akaltan'ın anlatımıyla, bu eserlerdeki başarısı ile döneme damgasını vurmuş olan Akaltan, bunun üzerine 'Çıplaklar' adlı film için müzik bestelemesi için bir teklif almıştır.
27 Mayıs Milletten Orduya, İnsanlığa Marş, Kıbrıs Milli Marşı ve Gençlik Marşı gibi milli şuurumuzu yansıtan Marşlarıyla da bir bakıma Batı çizgisindeki müziğin sanat toplum içindir anlayışıyla doğrudan zıtlaşmadığını dönem halkına kanıtlamıştır ve tüm müzik severlere daha açık bir müzik anlayışı sunmuştur. Dolayısıyla Akaltan, salt eser vermekten öte, aynı zamanda eserlerin topluma katkısını göz önüne alarak eserlerini bestelemiştir.
Toplum nezdinde en çok karşılık bulan bestelerinden biri olan ve ilhamını İstanbul’un Fethi’nden alan Fetih Senfonisi, Akaltan’ın toplum için sanat anlayışına katkı sunduğu en çarpıcı bestelerindendir. Piyano için bestelemiş olduğu Piyano için 7 parça, Beethoven’in Opus 19 Sib Majör Piyano Konçertosu için kadans, E. Grieg’in bir teması üzerine 11 varyasyon ve füg ve Viyolonsel ve Piyano için Romans isimli eserleri de, sanatçının piyanoya olan ilgisini gözler önüne sermiştir. Shakespeare’in Romeo ve Juliet ve On İkinci Gece adlı oyunları için bestelediği müzikler, sanatçının yalnızca okunması için değil, sahnelenmesi için de bestelediği, yeni bir kategori olarak önem teşkil etmiş ve oğlu Murat Akaltan'ın anlatımıyla, bu eserlerdeki başarısı ile döneme damgasını vurmuş olan Akaltan, bunun üzerine 'Çıplaklar' adlı film için müzik bestelemesi için bir teklif almıştır.
27 Mayıs Milletten Orduya, İnsanlığa Marş, Kıbrıs Milli Marşı ve Gençlik Marşı gibi milli şuurumuzu yansıtan Marşlarıyla da bir bakıma Batı çizgisindeki müziğin sanat toplum içindir anlayışıyla doğrudan zıtlaşmadığını dönem halkına kanıtlamıştır ve tüm müzik severlere daha açık bir müzik anlayışı sunmuştur. Dolayısıyla Akaltan, salt eser vermekten öte, aynı zamanda eserlerin topluma katkısını göz önüne alarak eserlerini bestelemiştir.
2) Akaltan'ın Görevleri ve Katkıları
1938 yılında Ankara Devlet Konservatuvarında konser verirken Akaltan.
Akaltan’ın müziğe olan katkısı sadece eserler vermekle sınırlı değildi elbette. Türkiye’de sanata ve müziğe gerekli önemin verilmediğini düşünüyordu. Bu doğrultuda, Türk musikisine ve klasik müziğin ülkede yaygınlaşmasına katkı sunabilmek için çeşitli faaliyetler yürütmüştür.
Radyoevleri, Milli Kütüphaneler, Halkevleri vb. gibi halka açık olan yerlerde çeşitli konserler vermiştir. Klasik müziğin yayılması adına en verimli çalışmaları nasıl yapabilirim diye düşündüğü sıralarda, Akaltan’ın aklına sanatın ve sporun bütünleyici bir şekilde katkı sunabileceği fikri gelmiş ve radyoda canlı müzik eşliğinde egzersiz etkinlikleri düzenlemiştir. Bu çalışma, spor severlerin ve müzik severlerin ortak bir sanat paydasında buluşmasına vesile olmuş, iki alana da katkı sunmuştur. Radyodaki faaliyetleri sadece bununla sınırlı değildi. O dönemde liberal ve batılı görüşleriyle ortaya çıkan İstanbul Radyosu ile milli görüşleri yayma amacını hedef edinmiş Ankara Radyosu (Cantek, Funda Şenol, 2012, Cumhuriyet'in Ütopyası: Ankara, Ankara Üniversitesi Yayınevi) arasında bir seçim yapmış ve Türk müziğine katkı sunmak adına Ankara Radyosu’nda çeşitli programlar yapmış, radyo yöneticiliği görevinde de bulunmuştur. Yürütmüş olduğu başarılı radyo yöneticiliği ile kendi liderlik vasıflarına da katkı sunmuş olan Akaltan, bunun yanı sıra koro ve orkestra yöneticiliği de yapmıştır.
Sanatçının döneminde klasik müziği halk tabanına indirmenin pratik yolları elbette vardı fakat bunun daha temelli, kontrollü ve doğru yayılması için en önemli unsur, şuan olduğu gibi o dönemde de konservatuarlardı. Akaltan, Prof. Dr. İhsan Doğramacı tarafından kurulmuş ve konservatuvarı kendi bünyesine katmış olan Hacettepe Üniversitesi'nde yer alan konservatuvar bölümü, o dönemki ismiyle Ankara Devlet Konservatuarı'nda müzik bilgisi, çalgı bilgisi ve kontrapunto öğretmeni olarak çeşitli dersler vermiştir. Milli değerlerimizin, sanatın bir odak noktası olması gerektiğini düşünen sanatçımız, 19 Mayıs kutlamalarını müzik eşliğinde folklor gösterileri düzenleyerek daha güzel bir hale getirmiştir ve tüm bu faaliyetleriyle müzik tarihimize çeşitli katkılar sunmuştur.
Radyoevleri, Milli Kütüphaneler, Halkevleri vb. gibi halka açık olan yerlerde çeşitli konserler vermiştir. Klasik müziğin yayılması adına en verimli çalışmaları nasıl yapabilirim diye düşündüğü sıralarda, Akaltan’ın aklına sanatın ve sporun bütünleyici bir şekilde katkı sunabileceği fikri gelmiş ve radyoda canlı müzik eşliğinde egzersiz etkinlikleri düzenlemiştir. Bu çalışma, spor severlerin ve müzik severlerin ortak bir sanat paydasında buluşmasına vesile olmuş, iki alana da katkı sunmuştur. Radyodaki faaliyetleri sadece bununla sınırlı değildi. O dönemde liberal ve batılı görüşleriyle ortaya çıkan İstanbul Radyosu ile milli görüşleri yayma amacını hedef edinmiş Ankara Radyosu (Cantek, Funda Şenol, 2012, Cumhuriyet'in Ütopyası: Ankara, Ankara Üniversitesi Yayınevi) arasında bir seçim yapmış ve Türk müziğine katkı sunmak adına Ankara Radyosu’nda çeşitli programlar yapmış, radyo yöneticiliği görevinde de bulunmuştur. Yürütmüş olduğu başarılı radyo yöneticiliği ile kendi liderlik vasıflarına da katkı sunmuş olan Akaltan, bunun yanı sıra koro ve orkestra yöneticiliği de yapmıştır.
Sanatçının döneminde klasik müziği halk tabanına indirmenin pratik yolları elbette vardı fakat bunun daha temelli, kontrollü ve doğru yayılması için en önemli unsur, şuan olduğu gibi o dönemde de konservatuarlardı. Akaltan, Prof. Dr. İhsan Doğramacı tarafından kurulmuş ve konservatuvarı kendi bünyesine katmış olan Hacettepe Üniversitesi'nde yer alan konservatuvar bölümü, o dönemki ismiyle Ankara Devlet Konservatuarı'nda müzik bilgisi, çalgı bilgisi ve kontrapunto öğretmeni olarak çeşitli dersler vermiştir. Milli değerlerimizin, sanatın bir odak noktası olması gerektiğini düşünen sanatçımız, 19 Mayıs kutlamalarını müzik eşliğinde folklor gösterileri düzenleyerek daha güzel bir hale getirmiştir ve tüm bu faaliyetleriyle müzik tarihimize çeşitli katkılar sunmuştur.
Nokta haber dergisinde, Ağustos 1983 yılında yayımlanmış bir röportaj.
3) Klasik Müziğe Türkiye Çizgisinden Bakışı
Atatürk’ün yurtdışına, farklı bir vizyona sahip olmalarını hedefleyerek yolladığı beş Klasik Batı Müziği bestecileri olan "Türk Beşleri"nin (Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Bey, Hasan Ferit Alnar ve Necil Kazım Akses) izinden giden Akaltan, Klasik müziği kendi müzik zevkine çok yakın bir tür olarak görüyordu ve Türkiye’de Klasik müziğin katetmesi gereken çok mesafe olduğunun farkındaydı. Nokta Dergisi’nin ‘’Bu konudan (Türkiye’de Klasik müziğin yeterli mesafeyi katedememesi) sorumlu kişiler derken kimleri kastediyorsunuz?’’ sorusu üzerine verdiği cevap, yalnızca katedilmesi gereken bu mesafenin farkında olduğunu değil, aynı zamanda da bu türün gelişmesindeki en büyük engelin, bir sanat oligarşisi olduğunu sitemkar bir şekilde belirtmiştir. O dönem sanat camiasında yer alan birkaç kişi yüzünden konservatuvarların, 1941 yılından bugüne dek yetenekli genç öğrencilerin üzerine kapatılmış bir fanus niteliğinde olduğunu ifade etmiştir. Türkiye'de Klasik müzikteki ilerlemenin, yalnızca bu alandaki eğitim sistemi sorununu çözmek ile mümkün olabileceğinin farkında olan Akaltan, Türk halkının da bu devrime öncülük edeceğinden hiç şüphesi olmamasıyla birlikte, onu bu alana katkı sunmaya teşvik eden en büyük motivasyonu kaynağı olmuştur.
4) Eserlerine Verdiği Değer
Bazı toplumsal olaylara dair izleri de eserlerinde barındıran Mithat Akaltan, senfonilerinden birine de, çok partili hayata geçişi simgeleyen '14 Mayıs İnkılabı' ismini vermişti. Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası'nda çaldığı ve yönettiği bu eser, geniş kitlelerin dikkatini çekmiştir. Oğlu Murat Akaltan'ın anlatımıyla, dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri, siyasi nedenlerden ötürü, Akaltan'a eserinin ismini değiştirmesini teklif etmiştir. Bunun üzerine Akaltan, ''Siz kendi çocuğunuzun ismini değiştirir misiniz?'' diye sormuş ve bu teklifi reddetmiştir. Akaltan'ın bu cevabı, eserlerini, siyasi baskıların üzerinde tuttuğunu gösteren bir kanıt niteliğinde olmuş, eserlerine verdiği değerin büyüklüğünü göstermiştir.