CumhurİYET Sanatçısı MİTHAT AKALTAN'IN TÜRKİYE SANAT HAYATINDAKİ YERİ
Bloğumuzda size farklı yönleriyle tanıttığımız Mithat Akaltan, temelleri yeni atılmış Türkiye Cumhuriyeti’nin kültürel devrimini gerçekleştirecek ilk kuşağın en değerli temsilcilerinden biri. Cumhuriyet döneminde Batı kültürünün, topyekün benimsenmesinin bir yolu da Batı müziğinden geçiyordu. Bu düşünceyi savunan Atatürk’ün Batı müziği ile alakalı şu sözleri kayıtlara geçmiştir. ‘’Halkın da musiki ihtiyacını düşünmek gerekir. Halkın musiki zevkinin gelişmesi için bu musikiye (Batı musikisine) alışması ve bu musikiden hoşlanması için, köklü bir musiki eğitimine ihtiyaç vardır’’. Ülkenin bu alanda ilerleyebilmesi için elbette, Cumhuriyetin başkenti Ankara’da bir konservatuvar olması gerekiyordu. Bunun üzerine, ilk olarak Anadolu illerinde görev yapmaları öngörülen müzik öğretmenleri yetiştirmek üzere 1924 senesinde Ankara’da kurulan Musiki Muallim Mektebi, 12 yıl boyunca hizmet verdikten sonra 1936 senesinde, konservatuvara dönüştürülecektir. Cevat Dursunoğlu, konservatuvarın kuruluşu için danışmanlık yapacak kişilerle iletişim kurmak için görevlendirilir. Bir süre sonra, Berlin Filarmoni Orkestrası’nın efsanevi şefi Furtwaengler’in önerdiği, Alman Besteci Paul Hindemith ismi üzerinde anlaşılır. Kuruluş sürecinde; ünlü Alman besteciler Carl Ebert ve Ernst Proterius’un görüşleri de konservatuvarın kuruluşuna katkı sunmuştur. Konservatuvar; piyano, yaylı çalgılar, üflemeli çalgılar, opera, şan ve sahne oyunculuğu olmak üzere altı bölümde eğitim vermeye başlamıştır.